Şimdi öyle bir sahabeden bahsedeceğiz ki bu sahabe, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e karşı savaştı. Bedir’e katılmadı. Uhud ve Hendek’te müşrik süvarilerinin komutanıydı. Uhud’ta Peygamber (s.a.v.) ordusunun galibiyetine mani olan adamdı.

Acaba neydi 19 sene Halid (r.a.)’i bu imandan uzak tutan? Halbuki toplumun cahil olarak gördüğü kölelerin, ilmi yok denilecek kadar az olan, okuma yazma dahi bilmeyen kişilerin iman ettiği bu uzun sürede, Halid (r.a.) gibi üstün akıl sahibi, toplumun ileri gelen insanlarından olan bir isim, neden uzak kaldı imandan?

Çünkü iman akılla değildi. İman gönülle idi. Halid (r.a.) ne zaman aklını bir kenara bıraktı. Ben bilmem. Ya Rabbi sen bilirsin dedi. Rabbimize teslim oldu. İşte o zaman Rabbimiz hidayet nasip etti.

Halid (r.a.) imanın akılla değil gönülle olduğunun en büyük ispatı olan isimlerden bir tanesidir ki eğer iman akılla olsa idi Mekke’de ki ilk inananlardan bir tanesi Halid (r.a.) olması gerekirdi.

Ama şimdi biz onu bu Halid (r.a.) olarak değil, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in ona takmış olduğu lakap olan Seyfullah (Allah (c.c.)’ın Kılıcı) olarak tanıyacağız.

Hudeybiye’den kısa bir süre sonra Peygamberliğin 19. senesinde hidayete nail oldu. O cahiliye döneminde kullandığı kılıcını daha sonra İslam için öyle bir kullandı ki, ne öncesinde ne de sonrasında hiç kimse onun gibi kullanmamıştı. Üstün savaş dehası ve Rabbimizin rahmetiyle beraber çok kısa sürede İslam topraklarının Şam ve Irak topraklarına kadar uzanmasına vesile oldu. Onun için düşmanın sayısı önemli değildi. Bir çok kez sayısı kat kat fazla olan düşmana karşı zafer kazandı. Hiç bir zaman “biz kaç kişiyiz?” diye sormadı. Halid (r.a.) daima Allah Rasulü (s.a.v.)’nün yoluna bakardı. Onun imanı vardı.O Allah (c.c.)’ın rahmetiyle ömrü boyunca tek bir savaş kaybetmemiş bir komutandı. Onun için Allah (c.c.) yolunda cihattan daha sevimli hiç bir şey yok idi. Bunu da şu sözlerinden anlıyoruz ki..; “Allah (c.c.) yolunda cihada çıktığım bir gece benim için düğün gecesinden veya bir oğulla müjdelenmemden daha sevimlidir.”

Binlerce sayısı bulunan düşmana “Vallahi ben eğer 10 müminle gidersem onların gücüyle zaferle döneriz” diyebilecek bir teslimiyete sahipti.

En korktuğu şey ise yatağında ölmekti ve korktuğu şey de başına geldi. Ancak Halid (r.a.) şunu bilmeliydi ki, Allah (c.c.)’ın kılıcı asla bir kafir eliyle kırılamazdı ve kırılamadı.! Şimdi Halid (r.a.) o günden bugüne ve geleceğe sesleniyor ki..; Allah (c.c.) için cihad ediyorsanız hiç bir şeyden korkmayın ve asla biz kaç kişiyiz diye sormayın. Allah (c.c.) için cihad edene, Allah (c.c.) yeter.!Selam olsun Halid (r.a.)’e ve Allah (c.c.) yolunda yürüyen bütün yiğitlere.. 

İnanan Bir Beşer