Mekke’nin en zengin ve yakışıklı erkeklerinden Musab Bin Umeyr çeşit çeşit elbiseler giyen, türlü türlü yemekler yiyip, en büyük eğlencesi olan at yarışı oynayan, Rabbinden habersiz dünya nimetleriyle huzur bulan biriydi. Etrafında parmakla gösterilen ve Mekkeli, Medineli belki de bütün gençlerin özendiği bir hayatı yaşıyordu. 

Günün birinde kardeşiyle beraber at yarışı yaparken tanımadığı bir adamın ‘’Duydunuz mu? Muhammed Allah’ın (c.c.) Peygamberi olduğunu söylüyor, tapmakta olduğunuz bu putlar boştur fayda sağlamaz, Allah (c.c.) ise birdir O’na ibadet edin diyormuş’’ dediğini duyuyor. İşte hiç tanımadığı birinden duyduğu bu cümle karşısında Musab kalbinden vurulmuşa dönüyor. Ne gariptir ki aynı cümleleri duyan kardeşine hiç birşey olmuyor. Musab bu cümlenin zihnindeki ve gönlündeki yankılarına kulak verirken hayatındaki ilk yarışı kaybediyor. Kardeşi bu haline anlam veremesede artık Musab diliyle değil gönlüyle onu gören Rabbinin farkına varmaya başlıyor. Nasıl bir hakikattir ki aynı cümleler birinin gönlünde fırtınalar koparırken, diğerinin gönlünde zerre bir kıpırdama yapmıyor. İşte hidayet bu olsa gerek , gönüllerin tek sahibi olan Rabbimizin rahmeti bu olsa gerek ve dayanamayan Musab, Peygamberimiz’e (s.a.v.) gidip iman ediyor. İmanla beraber artık büsbütün dünya için değil Allah (c.c.) için yaşamaya başlayınca , nefsinin farkına varıp dünya keyiflerini kenara atınca ilk önce ailesi ve bütün çevresi Musab Bin Umeyr’in bu haline anlam veremeyip; “Delirdin mi?’’ demeye başlıyorlar. Ama Rabbini bulan , O’nu hisseden Musab için bunlar hiç bir şey ifade etmiyor. 

Gün gelmiş Musab’ın Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) imanını ailesi ve çevresi duymuş. Annesi çeşitli işkencelere maruz bırakıp , ben mi yoksa Muhammed mi diye sorunca Musab, Peygamberimiz’i (s.a.v.) tercih etmiş ve herkesin imandan önce parmakla gösterdiği Musab Bin Umeyr artık evsiz bir yetim gibi dışarı atılmıştı. Ama bunca imtihan buradan ne kadar zor ve ağır görünse de Musab Bin Umeyr’in gönlünde asrı saaddet yaşanıyordu. Gün gelmiş Allah (c.c.) için yaşayan , bütün dünyayı Rabbi için karşısına alan Musab Bin Umeyr’e Allah (c.c.) için ölmekte nasip olmuştu. Yüzlerce kıyafeti olan Musab‘a kefen dahi bulamamışlardı.

Ey Rabbimiz bizlerinde gönüllerinde fırtınalar nasip eyle. Öyle büyük bir fırtına olsun ki Musab Bin Umeyr’in gönlündeki putları yıktığı gibi bizlerinde gönüllerinde ki senin haricinde ki sevgileri söküp atsın.