SUHEYB-İ RUMİ (R.A.)
Süheyb-i Rumi (ra) aslen
Musullu olup Rumların Musul’u işgalin de esir alındıktan sonra Mekke’de köle
olarak Abdullah bin Ceda’nın eline düşmüştür. Peygamber Efendimiz (sav)
İslamiyet’i yaymaya başlamadan önce azat edilmiştir. Ezeli sırra binaen
Mekke’den yüzlerce kilometre uzaktaki Musul’da esir alınarak Mekke’ye
getirilmiştir. Zahirden bakıldığı zaman şer gözükse de bu yaşadıkları
Rabbimizin (c.c.) takdiri ile vesile ölçüsünde ona hakiki manada iman etmeyi
nasip etmiştir.
Süheyb (ra) Müslümanlıktan dönmesi için Ammar b. Yasir (ra),
Ebu Faid (ra), Amir b. Fuheyre (ra) ve Bilal-i Habeşi (ra) gibi ilk inananlar
ile birlikte işkence ve zulüm görmüştür. Süheyb (ra) sahabelerle birlikte
işkence görürken Mekkeli müşrikler "İşte Muhammed'e (sav) iman edenler
bunlardır." Diyerek alay etmeye başlayınca Süheyb (ra); "Evet, biz
Allah’ın (c.c.) Peygamberi olan Muhammed'e (s.a.v.) iman eden kişileriz. Siz
ise küfür ettiniz. Peygamber'i (s.a.v.) biz tasdik ettik. Sizde tekzip ettiniz.
İman eden ile iman etmeyip yalanlayan bir arada bulunmaz." Deyince
Müşrikler Süheyb'e (ra) saldırmış ve "Allah (c.c.) aramızdan bula bula bunlara
mı lütufta bulundu." Diyerek dövmüşlerdir. Mekke ve ahalisi yapılan
işkence, baskı ve teklif edilen bütün dünyalık menfaatlere rağmen dinlerinden
dönmeyen sahabeleri zahir akılları ile anlamamaktaydılar. Günümüzde insanlar ne
kadar sözleri ve mimikleri ile sahabelerin çektikleri zulümleri ve sıkıntıları
anlatırken anlıyormuşçasına tavırlar sergileseler de sahabeler dünyanın zahiri
bütün güzelliklerinden geçmek için nefisleri ile mücadele etmişlerdir. Bugünün
sözde Müslümanları ise ayeti kerimenin sırrınca; "Bu dünya hayatı, bir
eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Âhiret yurdu (oradaki hayat) ise
elbette (asıl yaşanacak) ebedî hayat odur; keşke bunu bilselerdi."
[Ankebut Suresi 64.Ayet] Allah (c.c.) için kıyafetinden, sosyalleşmekten, kredi
kartından, tuttuğu takımdan, fikri bir görüşünden, keyfinden, zevkinden vb.
dünyalıklarından geçememektedirler. Dolayısı ile Rabbimiz (c.c.) hakiki bir
iman nasip etmediği sürece gerçekten iman nimetini tatmış olan sahabelerin ve
evliyaların yaşadıklarını gönülleri ile hissedemez sadece zahir dilleri ile
anlatabilirler.
0 Yorum